RÜCU KUSUR SORUMLULUĞU
Esas : 2018/4638 Karar : 2019/10213 Tarih : 24.12.2019 Mahkemesi : Adana 2. İş Mahkemesi Dava, rücuan tazminat istemineilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve davalı işveren şirket vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinceistinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulünekarar verilmiştir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı işveren şirket vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdakikarar tespitedildi. I-İSTEM Davacının, 07.09.2011 günü meydana gelen iş kazası sonucu %34 malulkalan sigortalısı ...’yatahsis edilen sürekli iş göremezlik gelirinin 48.502,37 TL tutarlı ilk peşin sermaye değeri, 8.969,83 TL tedavi gideri ve 123,49 TL ilaç gideri ile 6.657,10 TL geçici iş göremezlik ödeneği nedeniyle oluşan toplam 64.252,79 TL Kurum zararından fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydı ile 57.827,51 TL'sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ileasıl davadaişveren şirketten birleşen davada...’ den tahsilinekarar verilmesi istemineilişkindir. II-CEVAP Davalı Şirket vekili, meydana gelen kazada müvekkili şirketin bir kusurunun olmadığını, söz konusu kazaya ilişkin kusur ve sorumluluğunun sigortalıya ait olduğunu, yapılacak uzman bilirkişi incelemesinde söz konusu kazada müvekkili şirkete izafe edilecek hiçbir kusurun olmayacağını ve bütün kusurun sigortalının eylemlerinden kaynaklanacağının tespitedileceğini iddiaederek davanın reddini talep etmiştir. III-MAHKEME KARARI A-İLK DERECE MAHKEME KARARI “... 07/09/2011 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sigortalı yaralanmış ve %34 malul kalmış olup kurum tarafından sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ile birlikte sigortalının tedavisi için yapılan hastane masraflarının ve ilaç masraflarının davalıdan kusuru oranında alınması gerekmektedir. Dosya içinde bulunan çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin usul ve esasları hakkındaki yönetmeliğin 4. ve 17. maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunun 77. ve 85. maddeleri, iş ekipmanlarının kullanımında sağlık ve güvenlik şartları yönetmeliğinin 11/a maddesi, iş ekipmanlarının kullanımında sağlık ve güvenlik şartları yönetmeliği 5. Veek-1 2.8 maddeleri, İş Sağlığı veİş Güvenliği Tüzüğünün 180. maddesi uyarınca düzenlenen 23/05/2016 tarihli Ankara Nöbetçi iş mahkemesince aldırılan ve mahkememizce itibar edilen bilirkişi heyeti raporuna göre davalı işverenin %90 oranında, kazazedenin de %10 oranında kusurlu olduğu kabuledilmiş, mahkememizce daha öncealdırılmış bulunan davalının % 80 kusurlu olduğuna ilişkin rapor ile SGK müfettiş raporunda belirtilen kusur oranlarının farklı olduğu görülmüş ve çelişkinin giderilmesi için yukarıda belirtilen heyete Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine nihai olarak rapor düzenlenmesi için talimat yazılmış, 23/05/2016 tarihli rapor mahkememizce olayın oluşu dosya kapsamına uygun ve güncel mevzuata da uygun olması nedeniyle anılan bilirkişi raporuna itibar edilmiş, dosya akabinde tavan hesabı için bilirkişi Av ...'a tevdi edilmiş, usul ve yasaya uygun hesap raporuna mahkememizceitibaredilmiş anılan rapora göre de bilirkişiceyapılan 217.810,53 TL'lik davalının kusuru oranına karşılık gelen peşin sermaye değerli gelirin tavan zarar hesabı, kurumun fiili zararından fazla olması sebebiyle fiili zararın dikkate alınması gerekerek kazalı işçiye ödenen 48.502,37 TL'ilk peşin değerli gelir, 6.657,10 TL geçici işgöremezlik ödeneği ve 8.969,83 TL tedavi gideri ve 123,49 TL ilaç gideri sağlık hacaması olan toplam 64.252,79 TL'nin davalının %90 kusuruna isabet eden 57.827,51 TL alacağının bulunduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile, “... Davanın Kabulüne, Kurum zararının davalının %90 kusuruna isabet eden kısmı olan 57.827,51 TL'nin; sigortalıya bağlanan gelir bakımından gelirin peşin sermaye değerinin onay tarihi olan 21/05/2013 tarihinden, geçici işgöremezlik ödeneğinin ödeme tarihi olan 24/12/2012 tarihinden, hastane ve ilaç masraflarının sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,...” karar verilmiştir. B-BAM KARARI “... incelenen dosya kapsamında ilk dava dilekçesinde talep olunan miktarın 57.827,51 TL olduğu, aşamalarda herhangi bir ıslah dilekçesinin bulunmadığı görülmüştür. İstinaf incelemesine gelen dosya ile birleşen Adana 1. İş Mahkemesi'nin 2015/240 Esas, 2015/297 Karar sayılı dosyasının davalısı ... hakkında herhangi bir hüküm kurulmamış olduğu, birleşen dosya davalısı ...'in %90 kusurlu olduğu tespit olunan işveren kusurunun %10'luk kısmından sorumlu olması nedeniyle işverenle birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmakla, davacı ...'nın bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü ile, HMK. nun 353/ 1-b.2 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile, “... I-HMK'nın 353/1-b.2 maddesi gereğince Adana 2. İş Mahkemesinin 07/11/2017 gün ve 2014/90 E.-2017/417 K. Sayılıkararının KALDIRILMASINA , II-1-Davanın Kabulüne, Kurum zararının davalının %90 kusuruna isabet eden kısmı olan 57.827,51 TL'nin; sigortalıya bağlanan gelir bakımından gelirin peşin sermaye değerinin onay tarihi olan 21/05/2013 tarihinden, geçici işgöremezlik ödeneğinin ödeme tarihi olan 24/12/2012 tarihinden, hastane ve ilaç masraflarının sarf ve ödemetarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıyaverilmesine,...” karar verilmiştir. IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ: Davacı ... vekili, dava konusu işkazasında davalı işverenin %100 kusurlu olduğu, sigortalının kusurlu olmadığı, hükmeesas alınan kusur raporunun yeterli olmadığını beyanlakararın bozulmasını istemiştir. Davalı işveren şirket vekili, görevi olmamasına ve anılan işi yapması doğrultusunda herhangi bir talimat almamasına rağmen işyeri kurallarına aykırı olarak hareket eden kazalı ...’nın kendi iradesi ile ve tüm güvenlik önlemlerini aşarak, tedbir amaçlı kullanılan güvenlik ekipmanını kullanmaması sonucu düşmesi sonucunda yaralanmasına neden olan olayda tamamen kendi kusurunun bulunduğu, Mahkemece dosyada mevcut 3 farklı kusur raporu ve üç farklı kusur oranı olmasına rağmen işbu çelişkiler giderilmeksizin ve müvekkilin en aleyhine olan kusur oranı üzerinden karar verilmiş olmasının eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre iş kazasının meydana gelmesinde üçüncü bir kişinin kusurunun veya işçinin kasti ya da ağır kusurlu hareketinin bulunması halinde işveren açısından illiyet bağının kesilmesinden dolayı işverenin sorumlu tutulamayacağını beyanla kararın bozulmasını istemiştir. V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME: Eldeki davada davacı Kurum; 07.09.2011 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu, %34 oranında malul kalan sigortalısı için Kurumca tahsis edilen sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değeri ile ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ve sağlık yardımları nedeniyle oluşan Kurum zararının, kusurlu işveren ve 3. kişilerden tazmini talebinde bulunmuş, Mahkemece yapılan tahkikat sonucunda davanın kabulünekarar verilmiş ise de, yapılan araştırmaveinceleme, hüküm kurmayayeterli veelverişli değildir. Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun 21. ve 76. maddeleridir. Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilereveşayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir. Anlaşılacağı üzere 1. fıkrada işverenin, 4. fıkrada üçüncü kişinin rücu alacağından sorumlulukları düzenlenmiş olup bunlara dayanılarak açılan rücuan tazminat davalarında işveren ile üçüncü kişi arasında müteselsil borçluluk ilişkisi bulunduğundan konuyailişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir. Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hakimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere(haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselereilişkin hükümlere göreişlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır. Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücuya konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın vesözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas - 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas - 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas - 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas - 2015/1743 Karar sayılı ilamlarındaaynı görüşlereyer verilmiştir. İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutaresas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise deişveren ve üçüncü kişinin birliktetaraf olarak yeraldığı, başkaanlatımlaaynıanda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulamayapılması gerektiği önem arzetmektedir. Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsülkurallarına göresorumluluklarınakarar verilmelidir. Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dâhil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur. 818 sayılı Borçlar Kanunu 53. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkileresahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem dekökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır. Davalı işveren şirketeait işyeri çalışanı sigortalı ...’nın metal merdiveneçıkarak boyavetemizlik işi sırasında merdiveni tutan ...’in merdiveni bırakarak oradan ayrılması ve bu esnadakazaya uğrayan sigortalının aşağı inmeden, tutulmayan merdivende çalışmaya devam etmesi ile olayla ilgili ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olan Mehmet Ünlü yönünden kusur incelemesinin yapılmamış olması nedeniyle hükme esas alınan ve davalı işveren şirketin % 80, davalı ...’in %10, sigortalının % 10 oranında kusurlu bulunduğu rapor yetersiz bulunmuştur. Bu nedenlerle, ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olan ...’ye zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesindeaz da olsa bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek, meydana gelen iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan oluşa uygun yeniden kusur raporu alınıp, özellikle değinilen 21/4. maddesindeki düzenleme doğrultusunda davalıların sorumluluğun belirlenmesi, ilk kararı davalı ...’in temyiz etmemesi nedeniyle Kurum lehine oluşacak usuli kazanılmış hak gözetilerek birkarar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca araştırma yapılarak karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeveyanılgılı değerlendirmeileyazılı şekildekarar verilmiş olması, usul veyasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum ve davalılardan ... Gıda Tarım ve Hayvancılık San. Tic. A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüneilişkin kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... Gıda Tarım ve Hayvancılık San. Tic. A.Ş.'ye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24/12/2019 gününde oybirliğiylekarar verildi.