RÜCU KUSUR SORUMLULUĞU

Esas : 2018/4638 Karar : 2019/10213 Tarih : 24.12.2019 Mahkemesi : Adana 2. İş Mahkemesi Dava, rücuan tazminat istemineilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davacı ve davalı işveren şirket vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinceistinaf başvurusunun kabulü ile davanın kabulünekarar verilmiştir. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı ve davalı işveren şirket vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdakikarar tespitedildi. I-İSTEM Davacının, 07.09.2011 günü meydana gelen iş kazası sonucu %34 malulkalan sigortalısı ...’yatahsis edilen sürekli iş göremezlik gelirinin 48.502,37 TL tutarlı ilk peşin sermaye değeri, 8.969,83 TL tedavi gideri ve 123,49 TL ilaç gideri ile 6.657,10 TL geçici iş göremezlik ödeneği nedeniyle oluşan toplam 64.252,79 TL Kurum zararından fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydı ile 57.827,51 TL'sinin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ileasıl davadaişveren şirketten birleşen davada...’ den tahsilinekarar verilmesi istemineilişkindir. II-CEVAP Davalı Şirket vekili, meydana gelen kazada müvekkili şirketin bir kusurunun olmadığını, söz konusu kazaya ilişkin kusur ve sorumluluğunun sigortalıya ait olduğunu, yapılacak uzman bilirkişi incelemesinde söz konusu kazada müvekkili şirkete izafe edilecek hiçbir kusurun olmayacağını ve bütün kusurun sigortalının eylemlerinden kaynaklanacağının tespitedileceğini iddiaederek davanın reddini talep etmiştir. III-MAHKEME KARARI A-İLK DERECE MAHKEME KARARI “... 07/09/2011 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sigortalı yaralanmış ve %34 malul kalmış olup kurum tarafından sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ile birlikte sigortalının tedavisi için yapılan hastane masraflarının ve ilaç masraflarının davalıdan kusuru oranında alınması gerekmektedir. Dosya içinde bulunan çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin usul ve esasları hakkındaki yönetmeliğin 4. ve 17. maddeleri, 4857 sayılı İş Kanunun 77. ve 85. maddeleri, iş ekipmanlarının kullanımında sağlık ve güvenlik şartları yönetmeliğinin 11/a maddesi, iş ekipmanlarının kullanımında sağlık ve güvenlik şartları yönetmeliği 5. Veek-1 2.8 maddeleri, İş Sağlığı veİş Güvenliği Tüzüğünün 180. maddesi uyarınca düzenlenen 23/05/2016 tarihli Ankara Nöbetçi iş mahkemesince aldırılan ve mahkememizce itibar edilen bilirkişi heyeti raporuna göre davalı işverenin %90 oranında, kazazedenin de %10 oranında kusurlu olduğu kabuledilmiş, mahkememizce daha öncealdırılmış bulunan davalının % 80 kusurlu olduğuna ilişkin rapor ile SGK müfettiş raporunda belirtilen kusur oranlarının farklı olduğu görülmüş ve çelişkinin giderilmesi için yukarıda belirtilen heyete Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine nihai olarak rapor düzenlenmesi için talimat yazılmış, 23/05/2016 tarihli rapor mahkememizce olayın oluşu dosya kapsamına uygun ve güncel mevzuata da uygun olması nedeniyle anılan bilirkişi raporuna itibar edilmiş, dosya akabinde tavan hesabı için bilirkişi Av ...'a tevdi edilmiş, usul ve yasaya uygun hesap raporuna mahkememizceitibaredilmiş anılan rapora göre de bilirkişiceyapılan 217.810,53 TL'lik davalının kusuru oranına karşılık gelen peşin sermaye değerli gelirin tavan zarar hesabı, kurumun fiili zararından fazla olması sebebiyle fiili zararın dikkate alınması gerekerek kazalı işçiye ödenen 48.502,37 TL'ilk peşin değerli gelir, 6.657,10 TL geçici işgöremezlik ödeneği ve 8.969,83 TL tedavi gideri ve 123,49 TL ilaç gideri sağlık hacaması olan toplam 64.252,79 TL'nin davalının %90 kusuruna isabet eden 57.827,51 TL alacağının bulunduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile, “... Davanın Kabulüne, Kurum zararının davalının %90 kusuruna isabet eden kısmı olan 57.827,51 TL'nin; sigortalıya bağlanan gelir bakımından gelirin peşin sermaye değerinin onay tarihi olan 21/05/2013 tarihinden, geçici işgöremezlik ödeneğinin ödeme tarihi olan 24/12/2012 tarihinden, hastane ve ilaç masraflarının sarf ve ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,...” karar verilmiştir. B-BAM KARARI “... incelenen dosya kapsamında ilk dava dilekçesinde talep olunan miktarın 57.827,51 TL olduğu, aşamalarda herhangi bir ıslah dilekçesinin bulunmadığı görülmüştür. İstinaf incelemesine gelen dosya ile birleşen Adana 1. İş Mahkemesi'nin 2015/240 Esas, 2015/297 Karar sayılı dosyasının davalısı ... hakkında herhangi bir hüküm kurulmamış olduğu, birleşen dosya davalısı ...'in %90 kusurlu olduğu tespit olunan işveren kusurunun %10'luk kısmından sorumlu olması nedeniyle işverenle birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmakla, davacı ...'nın bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü ile, HMK. nun 353/ 1-b.2 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile, “... I-HMK'nın 353/1-b.2 maddesi gereğince Adana 2. İş Mahkemesinin 07/11/2017 gün ve 2014/90 E.-2017/417 K. Sayılıkararının KALDIRILMASINA , II-1-Davanın Kabulüne, Kurum zararının davalının %90 kusuruna isabet eden kısmı olan 57.827,51 TL'nin; sigortalıya bağlanan gelir bakımından gelirin peşin sermaye değerinin onay tarihi olan 21/05/2013 tarihinden, geçici işgöremezlik ödeneğinin ödeme tarihi olan 24/12/2012 tarihinden, hastane ve ilaç masraflarının sarf ve ödemetarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıyaverilmesine,...” karar verilmiştir. IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ: Davacı ... vekili, dava konusu işkazasında davalı işverenin %100 kusurlu olduğu, sigortalının kusurlu olmadığı, hükmeesas alınan kusur raporunun yeterli olmadığını beyanlakararın bozulmasını istemiştir. Davalı işveren şirket vekili, görevi olmamasına ve anılan işi yapması doğrultusunda herhangi bir talimat almamasına rağmen işyeri kurallarına aykırı olarak hareket eden kazalı ...’nın kendi iradesi ile ve tüm güvenlik önlemlerini aşarak, tedbir amaçlı kullanılan güvenlik ekipmanını kullanmaması sonucu düşmesi sonucunda yaralanmasına neden olan olayda tamamen kendi kusurunun bulunduğu, Mahkemece dosyada mevcut 3 farklı kusur raporu ve üç farklı kusur oranı olmasına rağmen işbu çelişkiler giderilmeksizin ve müvekkilin en aleyhine olan kusur oranı üzerinden karar verilmiş olmasının eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olduğunu, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre iş kazasının meydana gelmesinde üçüncü bir kişinin kusurunun veya işçinin kasti ya da ağır kusurlu hareketinin bulunması halinde işveren açısından illiyet bağının kesilmesinden dolayı işverenin sorumlu tutulamayacağını beyanla kararın bozulmasını istemiştir. V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME: Eldeki davada davacı Kurum; 07.09.2011 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu, %34 oranında malul kalan sigortalısı için Kurumca tahsis edilen sürekli iş göremezlik gelirinin ilk peşin sermaye değeri ile ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ve sağlık yardımları nedeniyle oluşan Kurum zararının, kusurlu işveren ve 3. kişilerden tazmini talebinde bulunmuş, Mahkemece yapılan tahkikat sonucunda davanın kabulünekarar verilmiş ise de, yapılan araştırmaveinceleme, hüküm kurmayayeterli veelverişli değildir. Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun 21. ve 76. maddeleridir. Davanın yasal dayanağı olan 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilereveşayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir. Anlaşılacağı üzere 1. fıkrada işverenin, 4. fıkrada üçüncü kişinin rücu alacağından sorumlulukları düzenlenmiş olup bunlara dayanılarak açılan rücuan tazminat davalarında işveren ile üçüncü kişi arasında müteselsil borçluluk ilişkisi bulunduğundan konuyailişkin olarak 818 sayılı Borçlar Kanununun irdelenmesi de gerekmektedir. Kanunun haksız eylem yönünden müteselsil sorumluluğa ilişkin 50. maddesinde, birden çok kimseler birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri takdirde, önayak olan (kışkırtan) ile asıl gerçekleştiren ve yardımcı olanların, ayırım gözetilmeksizin müteselsilen sorumlu olacakları, hakimin, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve gerektiğinde bu rücunun kapsamının derecesini saptayacağı belirtilmiş, çeşitli nedenlerin birleşmesi bakımından müteselsil sorumluluğa dair 51. maddesinde, birden çok kimseler çeşitli nedenlere(haksız eylem, sözleşme, kanun) dayanarak sorumlu oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarara sebebiyet veren kimselereilişkin hükümlere göreişlem yapılacağı, kural olarak haksız bir eylemi ile zarara sebebiyet vermiş olan kimsenin en önce, tarafından hata gerçekleşmemiş ve üzerine borç alınmamış olmasına karşın yasal olarak sorumlu olan kimsenin de en sonra, zarar ile yükümlü tutulacağı açıklanmıştır. Müteselsil borç, birden çok borçlunun alacaklıya karşı borcun tümünden sorumlu olduğu, alacaklının tamamen veya kısmen edayı her bir borçludan isteyebildiği, eda tamamen yerine getirilinceye dek borçluların sorumluluklarının süregeldiği, her borçlunun iç ilişkideki payına bakılmaksızın borcun tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, borçlulardan birinin borcu ödemesi durumunda diğerlerinin de alacaklıya karşı borçtan kurtulduğu, borcun, her bir borçlu yönünden tali değil asli nitelik taşıdığı, alacaklı karşısında birden çok borç ve borçlunun bulunduğu borç ilişkisidir. Bu ilişkide ifa, asıl alacağı ortadan kaldırmayıp alacak hakkı, ödeme yapmak suretiyle rücu hakkını kazanan borçluya geçtiğinden, anılan borçlu, alacaklının halefi olarak diğerlerine rücu edebilmektedir. Bununla birlikte, rücuya konu olan borcun müteselsil niteliği bulunmadığından, sorumluluktan kurtulmak için her borçlunun borcun tümü yerine, kendine düşen payını ödemesi yeterli olmaktadır ki burada kanundan doğan halefiyet söz konusudur. Kuşkusuz, ödeme yapan borçlu ile alacaklının öncesinde, halefiyeti ortadan kaldırıcı sözleşme yapmak yetkileri de bulunmaktadır. Birden çok kişi, kanun, sözleşme veya haksız eylem nedeniyle aynı zarar için, zarara uğrayana karşı sorumlu iseler, bunlar arasında, bir zarara ortaklaşa sebep olanlar hakkındaki dönmeye (rücu) ilişkin kurallar uygulanmakta, kural olarak ilk önce, haksız eylemiyle zarara yol açan sorumlu tutulmakta, en son olarak da kusuru olmaksızın vesözleşme gereği sorumluluğu olmadığı halde kanun hükmü gereğince sorumlu tutulan kişiye başvurulmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/9-1559 Esas - 2013/1461 Karar, 15.05.2015 gün ve 2013/17-2267 Esas - 2015/1352 Karar, 19.06.2015 gün ve 2013/10-2281 Esas - 2015/1727 Karar, 24.06.2015 gün ve 2014/13-19 Esas - 2015/1743 Karar sayılı ilamlarındaaynı görüşlereyer verilmiştir. İşveren veya üçüncü kişiye karşı açılan davalarda 5510 sayılı Kanunun 21. maddesine göre rücu alacağından sorumluluk belirlenirken kural olarak, işveren yönünden 1. fıkraya göre gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutaresas alınmalı, üçüncü kişi bakımından 4. fıkra gereğince gerçek zarar gözetilmeksizin gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı benimsenmeli ve bunlara kusur oranları uygulanmalı ise deişveren ve üçüncü kişinin birliktetaraf olarak yeraldığı, başkaanlatımlaaynıanda 1. ve 4. fıkralara dayalı uyuşmazlıklarda, fıkralarda yer alan hükümlerin nasıl anlaşılması ve giderek ne şekilde uygulamayapılması gerektiği önem arzetmektedir. Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, anılan 50. ve 51. maddeler gereğince teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumlulukları vardır ve 146. maddeye göre, kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsülkurallarına göresorumluluklarınakarar verilmelidir. Daha açık anlatımla, işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olmalı, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dâhil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerekmektedir. Bu yaklaşım ve uygulama, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygundur. 818 sayılı Borçlar Kanunu 53. maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkileresahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61) hem dekökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır. Davalı işveren şirketeait işyeri çalışanı sigortalı ...’nın metal merdiveneçıkarak boyavetemizlik işi sırasında merdiveni tutan ...’in merdiveni bırakarak oradan ayrılması ve bu esnadakazaya uğrayan sigortalının aşağı inmeden, tutulmayan merdivende çalışmaya devam etmesi ile olayla ilgili ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olan Mehmet Ünlü yönünden kusur incelemesinin yapılmamış olması nedeniyle hükme esas alınan ve davalı işveren şirketin % 80, davalı ...’in %10, sigortalının % 10 oranında kusurlu bulunduğu rapor yetersiz bulunmuştur. Bu nedenlerle, ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olan ...’ye zararlandırıcı sigorta olayının meydana gelmesindeaz da olsa bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilerek, meydana gelen iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan oluşa uygun yeniden kusur raporu alınıp, özellikle değinilen 21/4. maddesindeki düzenleme doğrultusunda davalıların sorumluluğun belirlenmesi, ilk kararı davalı ...’in temyiz etmemesi nedeniyle Kurum lehine oluşacak usuli kazanılmış hak gözetilerek birkarar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkeler uyarınca araştırma yapılarak karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeveyanılgılı değerlendirmeileyazılı şekildekarar verilmiş olması, usul veyasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum ve davalılardan ... Gıda Tarım ve Hayvancılık San. Tic. A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüneilişkin kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Adana Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK’nın 373/2 maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... Gıda Tarım ve Hayvancılık San. Tic. A.Ş.'ye iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24/12/2019 gününde oybirliğiylekarar verildi.

RÜCU FAİZ

Esas : 2019/5807 Karar : 2020/177 Tarih : 15.01.2020 RÜCUAN TAZMİNAT İSTEMİ ( 657 s. DMK m. 13 ) ( 2709 s. Anayasa m. 129 ) ÖZET Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kasıtlı ve kusurlu eylemlerinden dolayı meydana gelen zararlara dayalı tazminat davalarının memurlar ve diğer kamu görevlileri aleyhine değil ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabileceğinin kabulü gerekir. Somut olayda davalılardan ...'in memur ve diğer kamu görevlisi statüsünde çalıştığının anlaşılması karşısında adı geçen davalı aleyhine husumet yöneltilmesi mümkün olmayıp, ancak işveren idare aleyhine dava açılabileceği dikkate alınmalı ve bu şekilde memur ve diğer kamu görevlisi statüsünde olduğu belirlenen davalıya husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı gözetilmelidir. Rücu davalarında faiz başlangıcı, gelirler yönünden gelir bağlama kararının Kurumun yetkili organınca onaylandığı tarih, geçici iş göremezliködeneği yönünden ödeme tarihi, tedavi giderleri için sarf tarihidir. Mahkemece bu ilkeler karşısında gelirin onay tarihi olan 25.04.2006 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekir Dava, rücuan tazminat istemineilişkindir. Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddinekarar verilmiştir. Hükmün, davacı Kurum ile davalılardan ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonraişin gereği düşünüldü veaşağıdakikarar tespitedildi. 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı Kurum ile davalılardan Mahmut ve Bülent vekillerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Zararlandırıcı sigorta olayında; devlet adına sosyal güvenlik kanunlarını uygulamakla görevli Sosyal Güvenlik Kurumu birinci kişi, risklerin gerçekleşmesi halinde sigortalının ya da hak sahiplerinin Kurumdan yardım görmesi için primleri ödeyen işveren ikinci kişi konumundadır. Bunun dışında kalanlar ise üçüncü kişi olarak tanımlanmaktadır. Bu yönde özellikle gözetilmesi gereken önemli bir husus; kamu kurumları kamu hizmeti yaparlar. Kamu kurumları tüzel kişilik olduklarından ve bu kişilik maddi değil soyut bir kişilik olduğundan, kamu hizmetini bizzat yerine getiremezler. Kamu hizmeti, gerçek kişikonumunda olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ve bunların kullandıkları araç ve gereçlerle yerine getirilir. Bunun sonucu olarak, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin veya bunların kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal ve hatalarından dolayı kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada kişilerin zarar görmesi halinde meydana gelecek kusur kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Burada, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin hizmetten ayrılabilen kişisel kusurundan bahsetmek kesinlikle mümkün olmayıp, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bahsedilen kusuru hizmet kusurudur. Belirtilen açıdan, Anayasa’nın 129/5'inci maddesine göre, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken (görevlerini yaparken) işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları rücu edilmek kaydıyla kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarakancak idarealeyhine davaaçılabilir. 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’nın (kişilerin uğradıkları zararlar başlıklı) 13'üncü maddesine göre de, kişiler kamu hukukuna tabi görevlerleilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personelaleyhine değil, ilgilikurum aleyhine davaaçarlar. Sonuç olarak memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kasıtlı ve kusurlu eylemlerinden dolayı meydana gelen zararlara dayalı tazminat davalarının memurlar ve diğer kamu görevlileri aleyhine değil ancak kamu idaresi aleyhine dava açılabileceğinin kabulü gerekir. Somut olayda davalılardan ...'in memur ve diğer kamu görevlisi statüsünde çalıştığının anlaşılması karşısında adı geçen davalı aleyhine husumet yöneltilmesi mümkün olmayıp, ancak işveren idare aleyhine dava açılabileceği dikkate alınmalı ve bu şekilde memur ve diğer kamu görevlisi statüsünde olduğu belirlenen davalıya husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı gözetilmelidir. 3-Rücu davalarında faiz başlangıcı, gelirler yönünden gelir bağlama kararının Kurumun yetkili organınca onaylandığı tarih, geçici iş göremezlik ödeneği yönünden ödeme tarihi, tedavi giderleri için sarf tarihidir. Mahkemece bu ilkeler karşısında gelirin onay tarihi olan 25.04.2006 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, onay tarihi hatalı belirlenmek suretiyle 16.06.2004 tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması usul veyasayaaykırı olup, bozma nedenidir. Mahkemece, yukarıda belirtilen esaslara uyularak, yapılacak araştırma sonucu karar verilmesi gerekirken, yazılı şekildeyanlış değerlendirmeile hüküm kurulması usul veyasayaaykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davacı Kurum ile davalılardan ... ve ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen davalılar yönünden davacı kurum lehine oluşan usulü kazanılmış hak durumu da gözetilerek karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... ve...'aiadesine, 15/01/2020 gününde oybirliğiylekarar verildi.

>DESTEK PAYLARI BEKAR VEFAT

Esas : 2019/2137 Karar : 2020/936 Tarih : 10.02.2020 MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyaincelendi, gereği düşünüldü: -K A R A RDavacılar vekili, 18.11.2012 tarihinde, müvekkillerinin oğlu ...'ın, sevk veidaresindeki davalıya zorunlu mali mesuliyet sigortalı araçla yaptığı tek taraflı kaza sonucu vefat ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı için 5.000,00'er TL destekten toksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 04.06.2014 tarihindetaleplerini davacıanneiçin 23.166,18 TL'ye, babaiçin 19.509,02 TL'yeartırmıştır. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın kabulü ile davacıanne... için 23.166,18 TL destekten yoksun kalma tazminatının 5.000,00 TL'sinin 02/02/2013, 18.166,18 TL'sinin ise 04/06/2014'den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte; davacı baba ... için 19.509,02 TL destekten yoksun kalma tazminatının 5.000,00 TL'sinin 02/02/2013, 14.509,02 TL'sinin ise 04/06/2014'den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan tahsilinekarar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyizedilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalmatazminatı istemineilişkindir. Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu (ya daileridesağlaması muhtemel olan)yardımın miktarı doğru biçimde belirlenmelidir. Davacıların desteği olan ..., kaza tarihinde 20 yaşında olup bekar ve çocuksuz ölmüştür. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı anne ve baba yönünden ayrı ayrı destek payları bakiye ömürleri süresince, müteveffanın gelirinin %70'inin 1/8'i kabul edilerek hesaplama yapılmış, son yıl babanın destekten çıkması nedeniyle anneye gelirin %70'inin 1/7'si ayrılmıştır. Bu pay oranlarıyla hesap yapılması doğru olmamıştır. Dairemiz'in yerleşik uygulamalarıyla; çalışma ve gelir elde etme durumunda olan bekar çocuk yaşasa idi ileriki yıllarda evleneceği; evlenmesi ile birlikte pay esasına göre 2 pay kendine, 2 pay eşine, birer pay annne ve babaya; evlenmesinden belli bir süre sonra ilk çocuğu ve yine bir süre sonra ikinci çocuğunun olacağı; çocukların olacağı süreler içinde kendine 2 pay, eşine 2 pay, çocuklara birer pay, anne ve babaya da birer pay ayıracağı; anne babadan birinin destekten çıkması halinde, çıkanın payının diğer ebeveynin alacağı paya ekleneceği kabul edilmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporu, davacıların destek paylarının belirlenmesi bakımından hatalıdır. Bu durumda mahkemece; Dairemiz'in yerleşik uygulamaları ile belirlenen ve yukarıda ifade olunan destek payları esas alınmak ve kazanılmış haklar saklı kalmak kaydıyla, davacıların talep edebileceği tazminat miktarının belirlenmesi hususunda, daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, destek paylarının hatalı (düşük) saptandığı rapordaki hesaplamanın kabulü doğru görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 10/02/2020 gününde oybirliğiylekarar verildi.

BABA %5 YETİŞTİRME GİDERİ

Esas : 2019/1894 Karar : 2020/1322 Tarih : 12.02.2020 MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyaincelendi, gereği düşünüldü: -K A R A RDavacılar vekili davalıların maliki, sürücüsü ve ...'si olduğu ... plakalı araç ile davacıların murislerinin yolcu olarak blunduğu aracın çarpıştıklarını ve yaşanan bu kazada ...ile ...'un hayatlarını kaybettiklerini ... plakalı araç sürücüsünün asli vekusurlu olup, iş bu dava ile maddi ve manevi tazminat talep ettiklerini belirterek, müvekkili ... için ... açısından şimdilik 1.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, ... açısından şimdilik 1.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili ... için, ... açısından şimdilik 1.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, ... açısından şimdilik 1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili ... için, ... açısından şimdilik 1.000,00 TL maddi, 15.000,00 TL manevi, ... açısından şimdilik 1.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili ... için ... açısından 10.000,00 TL manevi, ... açısından 10.000,00 TL manevi tazminat, müvekkili ... için ... açısından 10.000,00 TL manevi, ... açısından 10.000,00 TL manevi tazminat olmak üzereşimdilik toplam 6.000,00 TL maddi tazminat ile 120.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalılardan ... Sigorta A.Ş. yönünden bakiye maddi zararlar ve kaza tarihindeki güncel poliçe limitiyle sınırlı olarak tüm sorumluluğu kapsamında, diğer davalılar yönünden ise bakiyetüm zararlarkapsamında, sorumlu olunan ortak bedeller için müşterek ve müteselsil olarak davalılardan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine, yapılacak tüm yargılama giderlerinin sorumlulukları kapsamında davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve davaetmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak, 1-Davacılardan ...'un;A) Maddi tazminata ilişkin davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, bilirkişi raporunda belirlenen yetiştirme gideri düşüldükten sonra toplam 69.977,89 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine, davalı ...Ş. bakımından dava tarihinden itibaren, diğer davalı gerçek kişiler bakımından kaza tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, B) Manevi tazminata ilişkin davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, kazadaki kusur oranları ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmak suretiyle ... bakımından 5.000,00 TL, ... bakımından 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'dan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, 2-Davacılardan ...'un; A) Maddi tazminata ilişkin davasının kabulü ile, 1.397,67 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine, davalı ...Ş. bakımından dava tarihinden itibaren, diğer davalı gerçek kişiler bakımından kaza tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, B)Manevi tazminata ilişkin davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, kazadaki kusur oranları iletarafların dosyaya yansıyan ekonomik vesosyal durumları dikkate alınmak suretiyle ... bakımından 10.000,00 TL, ... bakımından 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'dan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, 3-Davacılardan ...'un; A) Maddi tazminata ilişkin davasının reddine, B)Manevi tazminata ilişkin davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, kazadaki kusur oranları ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmak suretiyle ... bakımından 10.000,00 TL, ... bakımından 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve...'dan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, 4-Davacılardan ...'un Manevi tazminata ilişkin davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, kazadaki kusur oranları ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmak suretiyle ... bakımından 8.000,00 TL, ... bakımından 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'dan tahsili ile bu davacıya ödenmesine, 5- Davacılardan ...'un Manevi tazminata ilişkin davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, kazadaki kusur oranları ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmak suretiyle ... bakımından 8.000,00 TL, ... bakımından 5.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'dan tahsili ile bu davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyizedilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemineilişkindir. TMK’nun 185. madde hükmü gereğince, anne-baba birlikte çocukların bakımından sorumludur, aynı yasanın 327. maddesinde ise "çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır" denilmektedir. Her baba ve annenin çocuğunu belli bir yaşa kadar büyütmek, yetiştirmek ödevi olup çocuğun ölümü nedeni ile artık yapılması gerekmeyecek yetiştirme giderlerinin belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatından düşülmesi gerekmektedir. Kazatarihinde 7 yaşında olan desteğin ölümü sebebi ileannenin çalışıyor olması halinde hem anne hem de baba yönünden hesaplanacak tazminattan, asgari ücretin %5'i oranında, annenin çalışmayıp aile ekonomisine katkısının bulunmadığının tespiti halinde ise, sadece baba yönünden hesaplanacak tazminattan asgari ücretin %5'i oranında yetiştirme giderinin indirilmesi gereklidir. Somut olayda; destek 7 yaşındavefatetmiş olup, aynı kazadaannesi devefatetmiştir. hükmeesas alınan aktüerya raporunda ise davacı babanın destek zararı hesabında babadan % 10 oranında yetiştirme gideri indirilmiştir. Bu durumda mahkemece davacı baba yönünden Dairemiz uygulamasına göre %5 yetiştirme gideri indirimiyapılması gerekirken %10 oranındayetiştirme gideri indirimiyapılması doğru görülmemiştir. Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, T.B.K.’nun 56. maddesindeki özel haller dikkatealınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, T.M.K'nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nasafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar lehine takdir olunan manevi tazminatların bir miktar az olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 12.02.2020 gününde oy birliği ilekarar verildi.

AYİM TABLOSU KULLANILMASI HAKKINDA

Esas : 2017/2038 Karar : 2019/979 Tarih : 01.10.2019 MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesince maddi tazminat davasının kabulüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair verilen 11.06.2013 tarihli ve 2011/304 E., 2013/207 K. sayılı karar davalılar Dubai Group Sigorta A.Ş., ... Türk ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 19.01.2015 tarihli ve 2013/13891 E., 2015/456 K. sayılıkararı ile; "...Davacılar vekili, davalıların trafik sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğu aracın tam kusurlu hareketi ile 04/05/2011 tarihinde müvekkillerinin eşi/babası/oğlu olan ...’in içinde bulunduğu araca çarparak murisin ölümünesebebiyet ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı eş ... ve davacı çocuk... için ayrı ayrı 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan, davacı eş ... ve davacı anne... için ayrı ayrı 50.000,00 TL, davacı çocuk için 25.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebini 148.164,90 TL’yeyükseltmiştir. Davalılar, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davalı sürücü Ahmet’in tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı eş ... için 146.170,74 TL, davacı çocuk... için 1.994,16 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan (davalı ... şirketi için poliçe limitiyle sınırlı ve dava tarihinden itibaren), davacıeş ... ve davacıanne... için ayrıayrı 25.000,00 TL, davacı çocuk için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılar ... ve Ahmet'ten olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar ... Türk ve... vekili ile davalı ...vekili tarafından temyizedilmiştir. 1) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillere, özellikle, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına ve manevi tazminatın takdirinde ...nun 47.maddesindeki (6098 sayılı TBK m. 56) özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davalıların aşağıdaki bendin dışındakalan sair temyiz itirazlarının reddinekarar vermek gerekmiştir. 2) Dava, trafik kazasından kaynaklanan destek tazminatı ve manevi tazminat istemineilişkindir. Olay tarihi itibariyle 39 yaşında olan davacı eş ...’in, yaşadığı çevre, sosyal ekonomik durumu itibariyle AYİM tablosuna göre yeniden evlenme ihtimali % 9 olup, davacının 18 yaşın altında bir çocuğunun bulunması dikkatealındığındaveçocuk için % 5 oranındaindirim yapıldığında davacının yeniden evlenme ihtimali % 4 olmasına karşın, hükmeesas alınan 11.02.2013 tarihli aktüer bilirkişi raporunda davacı eş ...’ın rapor tarihi itibarıyla 41 yaşında olduğu ve çocuk sayısı gözetildiğinde evlenme şansı bulunmadığı belirtilerek tazminat hesaplanması doğru bulunmamıştır. Mahkemece, Dairemizin yerleşmiş uygulamasına göre eşin evlenme ihtimalinin olay tarihi itibarıyla AYİM tablosuna göre değerlendirilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir…" gerekçesiyleve oy çokluğu ile bozularak dosyayerine geri çevrilmekleyeniden yapılan yargılamasonunda mahkemece öncekikararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kuruluncaincelenerek direnmekararının süresindetemyizedildiğianlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemineilişkindir. Davacılar vekili; davalıların zorunlu trafik sigortacısı, işleteni ve sürücüsü olduğu aracın müvekkillerinin desteği ...’in içinde bulunduğu araca çarparak ölümüne neden olduğunu, kazanın davalı tarafın kusuruyla meydana geldiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı eş ... ve davacı çocuk... için 1.000,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan, davacı eş ... ve davacı anne... için 50.000,00’er TL, davacı çocuk için 25.000,00TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş iken; ıslah dilekçesiyle maddi tazminat talebi 148.164,90TL’yeyükseltilmiştir. Davalı ...Ş. vekili; müvekkili şirketin kusur oranı ve poliçe teminatındaki limit ile sınırlı olarak sorumluluğunun bulunduğunu, kusur oranını kabul etmediklerini, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatının kapsamı dışındakaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı ... Türk ve ... vekili; kazanın meydana gelmesinde kendilerine atfedilebilecek bir kusur bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece; toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, kazada davalı sürücü Ahmet’in tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davacı eş ... için 146.170,74TL, davacı çocuk... için 1.994,16TL destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan (davalı ... şirketi için poliçe limitiyle sınırlı ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte), davacıeş ... ve davacıanne... için 25.000,00’er TL, davacı çocuk için 10.000,00TL manevi tazminatın davalılar ... ve Ahmet'ten olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birliktetahsilinekarar verilmiştir. Davalı ...Ş. vekili ve davalılar ... Türk ile ... vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümündeaçıklanan gerekçelerle oy çokluğu ile bozulmuştur. Yerel Mahkemece; 11.06.2013 tarihli karara esas alınan bilirkişi raporuna göre eşin evlenme şansı bulunmadığı kabul edildiğinden önceki kararda ısrar edilmesinin gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnmekararı davalı ...Ş. vekili tarafından temyizedilmiştir. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; destekten yoksun kalma tazminatı hesabındayeniden evlenmeihtimali oranı belirlenirken sağ kalan eşeilişkin olarak olay tarihindeki verilerin mi yoksa rapor tarihindeki verilerin mi esas alınması gerektiği, burada varılacak sonuca göre mahkemece benimsenen bilirkişi raporunun hükmeesas alınıp alınamayacağı noktasındatoplanmaktadır. I) Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce; mahkemece “eşin olay tarihinde 39, hâlen (rapor tarihinde) 41 yaşında ve çocuk sayısına nazaran, yeniden evlenme şansı bulunmadığı” şeklinde görüş beyan eden bilirkişi raporu benimsenerek hüküm kurulduğu, kararın Özel Dairece; “yeniden evlenmeihtimalinin hesaplanmasındaeşin olay tarihindeki yaşının nazara alınmasının ve AYİM tablosuna göre eşin %4 oranında evlenme ihtimali bulunduğundan bilirkişiden bu yönde ek rapor alınmasının gerektiği” gerekçesi ile bozulduğu, direnme adı altında verilen kararda ise “11.06.2013 günlü kararına esas alınan bilirkişi raporuna göre eşin evlenme şansı bulunmadığı kabul edildiğinden önceki kararda ısrar edilmesinin gerektiğinin belirtildiği”, direnme adı altında verilen bu karara karşı davalı ...Ş. vekilince “hükmün gerekçe içermediği” de ileri sürülmek suretiyle temyiz yoluna başvurduğu dikkate alındığında; temyize konu direnme kararının, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 141. maddesinin 3. fıkrası ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddeleri anlamında, direnme gerekçesi ihtiva edip etmediği dolayısıyla usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiş veyerel mahkemece direnmekararında ilk kararın gerekçesine ve hükme esas alınan, sağ kalan eşin rapor tarihindeki yaşına göre değerlendirme yapan bilirkişi raporuna dayanılarak karar verildiğinin ayrıca belirtilmiş olmasına göre direnme kararının gerekçe içerdiği ve bu nedenle ön sorunun olmadığı oy birliği ile kabul edilmiş ve işin esasının incelenmesine geçilmiştir. II) İşin esasının incelenmesinde; Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal mevzuatın ve ilgili kavramların irdelenmesinde fayda bulunmaktadır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 45. maddesi; “Bir adam öldüğü takdirde zarar ve ziyan, bilhassa defin masraflarını da ihtiva eder. Ölüm, derhal vuku bulmamış ise zarar ve ziyan tedavi masraflarını ve çalışmağa muktedir olamamaktan mütevellit zararı ihtivaeder. Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını datazmin etmek lazım gelir.” düzenlemesini içermektedir. 6098 sayılıTürk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 53. maddesindeise; “Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikleşunlardır: Cenaze giderleri. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıklarıkayıplar.” hükmüneyer verilmiştir. Görüldüğü üzere mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 45/2. vesonradan yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/3. maddeleri uyarınca ölüm hâlinde ölenin yardımlarından/desteğinden faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı tazminat olarak sorumlusundan talep edebileceklerdir (Gürsoy, K.T: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 29, Sayı: I, Yayın Tarihi: 1972, s.143). Ölenin desteğinden faydalananların ölüm nedeniyle uğradıkları zararı sorumlulardan tazmin etmelerini sağlayan hukuki kurum ise destekten yoksun kalma tazminatıdır (Antalya,G: Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt II, İstanbul 2015,s.116; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.06.2018 tarihli ve 2016/5 E., 2018/6 K. sayılıkararı). Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1978 tarihli ve 1/3 sayılıkararının gerekçesinde; "Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da aynı esaslar benimsenmiştir. Ölüm olmasaydı ileride kurulacak ilişkinin bir destek ilişkisi olacağı kesin ise, destekten yoksun kalma tazminatı istenebilir (Çelik, A.Ç.: Ölüm Nedeniyle Destekten Yoksunluk, Ankara, 2016, s. 47). Var olan desteklik kanıtlandıktan sonra destek tutarının hesaplamasında göz önünde tutulan kriterlerin tamamı dikkate alınarak faraziye hesaplama yapılmaktadır. Bu tazminat ile güdülen amaç; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.05.1984 tarihli ve 1984/9-301 E., 1984/619 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi destek yaşamış olsaydı, yardım ettiği kimseyeyapabileceği yardım tutarını sağlamaktır. Bu hesaplama yapılırken, destekten yoksun kalan eşin yeniden evlenme olasılığı, zararı azaltan durumlardan sayılmakta, olasılığın oranına göretazminattan indirim yapılması gerekmektedir. Dul kalan eşin yeniden evlenme şansının belirlenmesinde aile bağlarına, sosyal ve ekonomik durumuna, kişiliğine, çocuk sayısına, ülke şartlarına ve yörenin töresel koşullarına bakılarak bir sonuca varılması gerekir. Bu hususta, gerektiğindekonusunun uzmanı bilirkişilerin görüş ve düşüncesine de başvurulabilir. Uygulamada, dul eşin yeniden evlenme şansının belirlenmesinde daha çok, hazır tablolardan yararlanılmaktadır. En sık başvurulan İsviçreli Hans Moser'in tablosu ile Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) tarafından kullanılan tablodur. Moser'in tablosu 1940'dan önceye ait olup, günümüz koşullarına ve ülkemiz şartlarına uyduğu söylenemez. Gene, İsviçre kaynaklı Stauffer/Schaetzle tablosu daha yakın tarihli ise de, bu tablonun da Türkiye koşulları dikkate alınarak hazırlanmadığı açıktır. Bu durumda, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi tarafından kullanılan tablonun mevcut koşullarda ülkemiz koşullarına daha çok uyumlu olduğu değerlendirilebilir. Yargıtay'ın yerleşik kararlarına göre, dul eşin yeniden evlenme olasılığı saptanırken, olay tarihindeki yaşına göre değil, rapor tarihindeki ve hüküm tarihine en yakın tarihteki yaşına göre evlenme şansını belirlemek gerekmektedir. Çünkü: a)Tazminat hesabında, rapor (hüküm) tarihindekien son veriler dikkatealınır. b) Gerçek belli iken varsayımlara göre değerlendirmeyapılamaz (Çelik, s. 288). Destekten yoksun kalma tazminatında bilinmeyen dönem için farazi bazı kriterlere göre hesaplama yapılmaktaise de, duleşin hesap tarihi itibari ileevlenip evlenmediği belirlenebilir bir veridir. Somut olayda kazanın 04.05.2011 tarihinde gerçekleştiği ve desteğin de aynı tarihte öldüğü, davanın 19.09.2011 tarihinde açıldığı, destekten yoksun kalma tazminatı talep eden sağ kalan eş ...’ın 28.01.1972 doğumlu olduğu ve 13.07.1994 doğumlu bir çocuğunun bulunduğu, sağ kalan eşin bilirkişi raporunun alındığı 11.02.2013 tarihinde 41 yaşında, çocuğunun ise 19 yaşında olduğu ve eşin evlenmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dul kalan eşin evlenme ihtimali tartışılmış ve dul kalan eşin evlenme ihtimali konusunda birçok faktörün rol oynadığı, dul kalan eşin yaşı, çocuk sayısı, fiziki durumu, eşin ölümü nedeniyle içine düştüğü sosyo- ekonomik durumu, ölen eşine bağlılık durumu gibi kişiye özel mahrem duyguların yanı sıra, mahalli örf ve âdetlerin de yeniden evlenme şansını etkileyecek hususlar olduğu, anılan ilkeler özellikle dulkalan eşin olay tarihinde 39, halen 41 yaşındaveçocuk sayısına nazaran yeniden evlenmeihtimalinin bulunmadığı belirtilmiştir. AYİM tablosuna göre, 41-50 yaş aralığındaki dul eşin evlenme şansı % 2 olup, AYİM uygulamasında 18 yaşından küçük her bir çocuk için evlenmeşansından % 5 indirim yapılması gerekir. Davacı dul eşin rapor tarihindeki yaşı, çocuk sayısı, AYİM tablosu, içinde bulunduğu sosyal veekonomik durum ile ülkeveyöre koşulları dikkatealındığında, yeniden evlenmeşansının bulunmadığı sonuçvekanaatinevarılmıştır. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında sağ kalan eşin evlenme ihtimalinin bir veri değil de tazminattan indirim nedeni olarak değerlendirilebileceği, hesaplamada muhtemel yaşam süreleri belirlenirken desteğin ölüm tarihinin esas alındığı, tüm unsurlarda desteğin ölüm tarihi esas alınırken evlenme şansının değerlendirilmesinde rapor tarihinin baz alınmasının bir çelişki olduğu, değerlendirmenin haksız fiilin meydana geldiği ve zararın doğduğu tarih olan ölüm tarihi itibari ileyapılması gerektiği, tazminatın belirlenmesindeki ilkelerin herkese eşit olarak uygulanması gerektiği, olay tarihindeki verilerin dikkate alınmaması durumunda aynı tarihte desteklerini yitiren, aynı konumda olan sağ kalan eşlere raporun alındığı tarihlerin farklı olmasına bağlı olarak başka başka indirimlerin uygulanabileceği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. Bu nedenle, davacı eşin rapor tarihindeki yaşına, çocuk sayısına, içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik durum ile ülke ve yöre koşullarına, rapor tarihine kadar geçen zamanda da evlenmemiş olmasına göre evlenme şansı bulunmadığı yönündeki bilirkişi raporunun hükme esas alınmak suretiyle tazminattan bir indirime gidilmesineyer olmadığınailişkin direnmekararıyerindedir. SONUÇ: Yukarıda(I) numaralı bentteaçıklanan nedenlerle ön sorun olmadığının kabulüne oy birliği ile, (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ...Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı (11.689,00TL) harcın temyiz edenden alınmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisindekarar düzeltmeyolu açık olmak üzere 01.10.2019 tarihinde oy çokluğu ilekarar verildi. ... ... ... Bozma ... ... ... ... Bozma ... Dr. ... ... ... ... ... Bozma ... ... ... ... ... ... H A R Ç : 219,70TL P.H. 530,70TL O.H. 689,00TL Bakiye H. KARŞI OY Desteğini kaybeden eşin yeniden evlenme ihtimalinin (şansının) bulunması zararı azaltan bir hâl olarak kabul edilmektedir. Dul kalan eşin, gelecekte uğrayacağı destekten yoksun kalma zararı, hüküm tarihinde, tazminatın peşin değerinin verilmesi suretiyle giderilecektir. Dul eşin, gelecekte evlenip evlenmeyeceği ihtimallere dayalıdır. Hiç evlenmeyecekmiş gibi tazminata hükmedilmesi, dul eş lehine fazla tazminata hükmedilmesine, duleşin sebepsiz zenginleşmesine neden olacaktır. Eşin evlenme şansı Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin belirlediği bir tabloya göre belirlenmektedir. Bu tabloya göre desteğini yitiren eşin yaş aralığına ve erkek yada kadın oluşuna göre evlenme şansı yüzde olarak gösterilmiştir.Yargıtay da istikrarlı bir şekilde Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin belirlediği bu tabloya göreeşin evlenmeşansını belirleyerek buna göretazminattan indirim nedeni olarak kabuletmiştir. Mahkeme gerek ilk kararında gerekse bozmadan sonraki direnme kararında desteğin öldüğü tarih itibarı ile 39 yaşında olan eş için neden evlenme indirimi yapılmadığının gerekçesini belirtmemiştir. Mahkeme sadece bilirkişi raporuna değinmekle yetinmiştir. Mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde "Dul kalan eşin yaşı, çocuk sayısı, ölen eşe bağlılık durumu gibi kişiye özel mahrem duyguların yanı sıra mahalli örf ve adetler de yeniden evlenme şansını etkileyen hususlardır. Anılan ilkeler ve özellikle dul kalan eşin olay tarihinde ki 39 halen 41 yaşında ve çocuk sayısına nazaran yeniden evlenme şansı bulunmadığı kanısına varılmıştır." şeklinde gerekçesinde açıkça Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin evlenme şansı tablosunu uygulamadığı gibi Yargıtay uygulamaları ile bağdaşmayan gerekçelere dayanmıştır. Ayrıca dul eşin evlenme şansının olmadığı kanısına varırken desteğin ölüm tarihindekiyaşının mıyoksarapor tarihindekiyaşının mıesas alındığı belirtilmemiştir. Somut dosya incelendiğinde haksız fiilin işlendiği ve desteğin öldüğü tarihte davacı eş 39 yaşındadır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin evlenme ihtimali tablosuna göre eşin evlenme şansı %09 dur. Yine aynı tabloya göre her 18 yaşından küçük çocuk için %05 indirim yapılacaktır. Burada 18 yaşından küçük bir çocuk olduğuna göre %09 dan %05 düştüğünde %04 evlenme şansı bulunmaktadır. Bu nedenle davacıeşin evlenmeşansı bulunmadığına dayalı hazırlanan rapor dosyaiçeriği ile uyuşmamaktadır. Her ne kadar çoğunluk tarafından tazminat hesabı yapılırken karara en yakın verilerin yani rapor tarihinde ki verilerin esas alınacağı bu nedenle tazminat raporunun hazırlandığı tarih itibarı ile davacı eşin 41 yaşında olduğu ve 18 yaşından küçük bir çocuğunun olması nedeniyle evlenme şansının bulunmadığı görüşü benimsenmiş ise de bu düşünce aşağıda sıraladığım nedenlerle eşin destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesindeki temel ilkelere uygun düşmemektedir. a)Sayın çoğunlukçatazminat belirlenirken kararaen yakın verilerin esas alınacağı bu nedenleeşin evlenme şansının da rapor tarihindeki yaşıesas alınmalıdır görüşünü benimsemiş ise de öncelikle belirtmek gerekir ki evlenme şansı indirimi destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde bir veri değil tazminattan indirim nedenidir. Tazminatı belirlemedeki veriler desteğin yaşı, kazancı , trafik kazasında kusur durumu, olay tarihi itibarı ile muhtemel ölüm tarihi ve destekten yoksun kalanların yaşı, destek payları ve muhtemel ölüm tarihidir. Bu nedenle evlenme şansı indiriminin tazminatı belirlemede bir veri kabul edilmesi destekten yoksun kalmatazminatının özüne uygun düşmemektedir. b) Gerek desteğin muhtemel yaşam süresi gerekse destekten yoksun kalan eşin muhtemel yaşam süresi belirlenirken desteğin öldüğü tarih esas alınarak tazminat hesaplanmaktadır. Tazminatın belirlenmesin deki tüm unsurlarda desteğin öldüğü tarih esas alınırken eşin evlenme şansını belirlerken rapor tarihinin esas alınması çelişki oluşturmaktadır. c) Davacı eşin rapor tarihinde ki yaşı esas alınarak evlenme şansı belirlenirken evlenme şansından indirimi gerektiren 18 yaşından küçük çocuğun yaşını belirlerken desteğin ölüm tarihinin esas alınması açıkça çelişkidir. Çünkü somut dosyada desteğin öldüğü tarih 04.05.2011 dir. Bu tarih itibarı ile 13.07.1994 doğumlu çocuk 17 yaşındadır. Oysa rapor tarihi olan 11.02.2013 tarihinde 18 yaşını doldurmuş durumda olup evlenme şansından %05 indirim yapılmayacaktır. Bu durumda askeri Yüksek İdare Mahkemesinin tablosuna göreeşin evlenmeşansı rapor tarihi itibarı ile %02 olup rapor tarihi itibarı ile 18 yaşından küçük çocuk olmadığı için evlenme şansından indirim olmayacağı için eşin hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından %02 evlenme şansı indirimi yapılması gerekirken bilirkişi raporunda hiç indirim yapılmamıştır. d) Eşin evlenmeşansı belirlenirken rapor tarihinin esas alınması düşüncesi aynı tarihte desteğini kaybeden eşlerin ayrı tarihlerde rapor hazırlanmasına bağlı olarak farklı evlenme şansı buna bağlı farklı tazminat ortaya çıkacaktır. Oysa tazminatın belirlenmesindeki ilkeler herkese eşit uygulanmalıdır. Bu nedenle eşitlik ilkesine deaykırılık teşkiletmektedir. Sonuç olarak yukarı da anlattığımız nedenlerle dosya içeriğine uygun olmayan, Yargıtay uygulamaları ile bağdaşmayan bilirkişi raporuna dayalı verilen mahkemenin direnme kararı Yüksek 17. Hukuk Dairesinin bozma gerekçeleri çerçevesin de bozulması gerekirken onanması yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

17. HUKUK DAİRESİ

17. Hukuk Dairesi 2019/1484 E. , 2020/4327 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü: -K A R A RDavacı vekili; 12/11/2009 tarihinde davalı ...'un sevk ve idaresindeki davalı ... Müdürlüğüne ait aracın, davalılardan ...'ın kullandığı yolcu minibüsüne çarpmamak için fren yaptığı esnada kontrolü kaybederek karşı tarafa geçmek suretiyle müvekkillerinin murisi ...'un sevk ve idaresindeki araca çarpmak suretiyle müvekkillerinin anne babası olan ... ve ...'un hayatını kaybettiklerini, bu olay neticesinde müvekkillerinin murislerin desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılar ... ve ... yönünden 500,00 TL destekten yoksun kalma, 500,00 TL cenaze masrafları olmak üzere 1.000,00 TL maddi tazminata ve her bir müvekkili için 12.500,00'er TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalılar vekilleri; davanın reddini savunmuştur. Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine, davalı ...'in %75, davalı ...'un %25 kusuruna dayanarak 1.300,00 TL cenaze giderinin davalılardan tahsiline, davacılar için 10.000,00'er TL manevi tazminatın davalılar ..., DSİ Genel Müdürlüğü ve ...'dan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı ... Müdürülüğü vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili ve davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Daire’nin 10.06.2013 tarihli ve 2013/284E.-2013/8751K. Sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde, tüm dosya kapsamına göre, Mahkemenin 2013/401E. sayılı asıl dosyası ve birleşen 2013/439E. sayılı dava dosyası yönünden açılan davaların kısmen kabulü ile davacılar ... , davacı ..., davacı ... ve davacı ... için 10.000,00’er TL manevi tazminatın 7.500,00 TL'sinin 12/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve ...'den müştereken ve müteselsilen tahsili ile, kalan 2.500,00 TL'sinin 12/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ... ve DSİ Genel Müdürlüğü'nden müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine, 1.300,00 TL cenaze ve defin giderinin 12/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, (Davalı ... şirketleri yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile ve dava tarihi 21/12/2009 tarihinden itibaren faiz işlemek kaydı ile), davacı ... için 250,00 TL, davacı ... için 250,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 12/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı ... ve ...'a ödenmesine, (Davalı ... şirketleri yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile ve dava tarihi olan 21/12/2009 tarihinden itibaren faiz işlemek kaydı ile), birleşen 2015/54 E. sayılı dava dosyası yönünden, açılan davanın kabulü ile davacı ... için 26.933,77 TL destekten yoksun kalma tazminatının 12/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., DSİ Genel Müdürlüğü, ... Sigorta A.Ş., ... ve ... Sigorta A.Ş'den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı ... 'a ödenmesine, (Davalı ... şirketleri yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile ve dava tarihi olan 02/02/2015 tarihinden itibaren faiz işlemek kaydı ile), davacı ... için 4.162,02 TL destekten yoksun kalma tazminatının 12/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., DSİ Genel Müdürlüğü, ... Sigorta A.Ş., ... ve ... Sigorta A.Ş'den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı ...'a ödenmesine, (Davalı ... şirketleri yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile ve dava tarihi olan 02/02/2015 tarihinden itibaren faiz işlemek kaydı ile)karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili ile davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı ... vekilinin yerinde olmayan tüm temyiz itirazlarının, davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı taraf, anne ve babalarının meydana gelen kazada öldüğünü, hayattaki tek desteklerinin anne ve babaları olduğunu açıklayarak destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuş; mahkeme tarafından, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacılar ... ve ... için tazminata hükmedilmiştir. Çocukların bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına, fiziksel/zihinsel engelleri bulunup bulunmamasına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar. Mahkemenin 02.03.2012 tarih ve 2009/653 E.-2012/139K. sayılı kararı ile davacılar ... ve ...’nin destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş, Daire’nin 10.06.2013 tarihli ve 2013/284E.-2013/8751K. Sayılı ilamı ile, “Davacı ... kaza tarihi itibariyle 42, davacı ... ise 39 yaşındadır. Adı geçen davacıların dul olup tüm bakım ve gözetimlerinin müteveffa anne babaları tarafından karşılandığı iddiasıyla destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmiş, mahkemece davacıların destek alacağı bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmayıp, öncelikle adı geçen davacılar ve murislerinin kaza tarihinden önceki döneme ilişkin sosyal ve mali durumlarının ayrıntılı olarak araştırılması, davacıların anne babalarının bakımına muhtaç olup olmadıkları, çalışmaya ve kendi geçimlerini sağlamaya engel bir hallerinin bulunup bulunmadığı, başkaca gelir kaynakları olup olmadığı, bakmakla yükümlü oldukları kimse bulunup bulunmadığının araştırılması, gerekirse tanıkların yeniden dinlenerek müteveffaların destek olup olmadıkları hususunun tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile talebin tümden reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” şeklindeki gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda Mahkemece, hükme esas alınan 27.01.2015 tarihli hesap bilirkişi raporunda; kaza tarihinde davacı ...’nın 39, ...’nin 42 yaşında olduğu, muris ...’nin 50 yaşında olduğu, bakiye ömrünün 14 yıl 10 ay olduğu, muris ...’in 67 yaşında olduğu, bakiye ömrünün 10 yıl 6 ay olduğu, davacı ...’nın 30.09.2012 tarihinde yeniden evlendiği, bu nedenle evlilik tarihine kadar destek hesabı yapıldığı, davacı ...’nin ise anne ve babasının bakiye ömrü süresince destek alacağı kabul edilerek, tazminat hesabı yapıldığı, anlaşılmaktadır. Yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, kız çocuklarının 22 yaşına kadar, erkek çocuklarının 18 yaşına kadar, yüksek öğrenim gören ya da görme ihtimali bulunan çocukların ise 25 yaşına kadar destek alacağı dikkate alınarak destek tazminatı hesaplanması gerekmektedir. Somut olayda, davacıların zihinsel/fiziksel bir engel sebebi ile ölen anne ve babalarının destekliğine muhtaç olduğuna dair bir iddia, delil ve ispat bulunmamaktadır. Kolluk tarafından yapılan araştırmada davacı ...’nın 27.04.2009 tarihinde eşinden boşandığı, reşit iki çocuğunun bulunduğu, fiziksel engelinin ve sağlık sorununun bulunmadığı, davacı ...’nin de eşinin 01.11.1987 tarihinde vefat ettiği, fiziksel engelinin ve sağlık sorununun bulunmadığı, eşinden dolayı aylık bağlandığı, babasının evinde kira vermeden oturduğu, kendi imkanları ile geçindiği, dinlenen tanık beyanlarına göre de davacılar Ahmet, ... ve ...’nin aynı evde yaşadığı, ...’nın daha sonra evlenerek ayrıldığı, tespit edilmiştir. Buna göre davacıların, ölen anne ve babalarından destek almaya devam etmelerini gerektirir özel durumları bulunduğunun ispat edilemediği dikkate alındığında maddi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde yanılgılı gerekçe ile maddi tazminat davasının kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin yerinde olmayan tüm temyiz itirazlarının, davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılı 574,48 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı ...'den alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'ne geri verilmesine, 02.07.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

10. HUKUK DAİRESİ

10. Hukuk Dairesi 2019/691 E. , 2019/2487 K. "İçtihat Metni" Mahkemesi:Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmün, davalılardan ... İnş. A.Ş., ... Çevre Sağlığı San. Ltd. Şti. ve ... Sigorta A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 1-Dava; 14.10.2010 tarihli iş kazası sonucu, vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan ilk peşin değerli gelirin davalılardan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanunun 21. maddesidir. Rücu davaları, kusur sorumluluğuna dayanmakta olup, iş kazasında kusuru olanlar, davacı Kurumun rücu alacağından kusurları karşılığında sorumludur. Kusurun belirlenmesinde ise zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğunun, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak belirlenmesi ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, konusunda uzman sayılacak kişilerden oluşturulacak bilirkişi heyetinden, aynı olay nedeniyle daha önce açılmış ve kesinleşmiş tazminat ve ceza dosyaları varsa, bu dosyalardaki kusur raporları ile çelişki oluşturmayacak şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınması gereklidir. Eldeki davada, kusura ilişkin olarak hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda, asıl işveren ... İnş. A.Ş.’nin iş kazasının meydana gelmesinde %30, alt işveren ... Çevre Sağlığı Sanayi Ltd. Şti.’nin %40, ... Çevre Sağlığı Ltd. Şti. Sorumlusu ...’nın %10, kazalı müteveffa Tuncay Tehçi’nin %20 oranında kusurlu olduklarının belirlendiği, sigortalının vefatı ile sonuçlanan iş kazası ile ilgili olarak, kesinleşen Suluova Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/132 Esas, 2015/331 Karar sayılı dosyasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, ... Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Aydoğdu’nun asli kusurlu olduğu, ... İnş. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu üyesi ...’in tali kusurlu olduğu, ... Çevre Sağlığı Limited Şirketin’de elektrik mühendisi olarak görev yapan ...’nın asli kusurlu, ... Çevre Sağlığı Limited Şti. Çalışanı ... ’un tali kusurlu olduğu, ... İnş. Turizm Sanayi Anonim Şirketi danışmanı ... ’un tali kusurlu olduğu, ... İnş. Turizm Sanayi Anonim Şirketi mühendisi ... ’ın tali kusurlu, kazalının ise tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Ceza dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporuyla, eldeki dosyada hükme esas alınan bilirkişi kusur raporu arasında meydana gelen olay ile ilgili farklı oran ve aidiyetler belirlenerek çelişkinin oluştuğu anlaşılmakla, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile konusunda uzman bilirkişi heyetinden; ceza dosyası ile arasındaki çelişki gözetilip giderilmek suretiyle , maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri usûlünce belirlenmek suretiyle, yeniden kusur raporu alınmalı, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. 2-Olay tarihinde yürürlükte olan 5510 sayılı Kanun'un 12. maddesi hükmüne göre alt işveren, bir işte veya bir işin bölüm veya eklentisinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişidir. Asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığı için, öncelikle, işin başka bir işverenden alınmış olması, bir başka ifade ile asıl işverinin işverenlik sıfatına sahip olması, asıl iş yeri ya da iş yerinden sayılan yerlerde kendi adına işçi çalıştırıyor olması gerekir. İşin belirli bir bölümünde değil de tamamının bir bütün halinde ya da bölümlere ayrılarak başkalarına devredildiği, işten bu yolla tamamen el çekildiği, sigortalı çalıştırılmadığı için işveren sıfatının haiz olunmadığı durumda ise, bunları devralan kişiler alt işveren, devredenler de asıl işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Alt işveren sıfatının kazanılmasında diğer koşullar ise, asıl işverenden istenilen işin, asıl iş, ya da, işyeriyle ilgili işin bir bölümünde veya iş yeri eklentilerinde alınmış olması ve bu işte işi alanın kendi işçilerinin çalıştırılması ve bu nedenle de işveren sıfatına sahip olunmasıdır. Dosyada bulunan kayıt ve belgelerden, davaya konu iş kazasının, davalılardan ... İnş. A.Ş.’nin, ... Havaalanı devlet yolu asfalt planti sahası yapım işi sırasında meydana geldiği anlaşılmakla, davalılardan ... İnş. A.Ş.’nin söz konusu işi kimden aldığı belirlenmek suretiyle yukarıda açıklanan esaslar dahilinde, ilişkinin niteliğinin asıl işveren-taşeron ilişkisi olup olmadığının irdelenmesi, davalılardan ... Çevre Sağlığı San. Ltd. Şti.’nin 3. kişi konumunda olduğunun belirgin olması karşısında, sorumluluğunun bu kapsamda belirlenmesi gereklidir. 3-Diğer yandan, rücu davalarında faiz başlangıcı, gelir ve aylıklar yönünden, gelir veya aylığın kurumun yetkili organınca onaylandığı, diğer ödemeler yönünden ise ödeme tarihidir. Bu nedenle bağlanan aylıklar yönünden onay tarihi esas alınarak faize hükmetmek gerekir, ancak sigorta şirketleri yönünden, 2918 sayılı Kanun'un 99. maddesinde, sigortacıların, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan tutarları hak sahibine ödemek zorunda oldukları belirtilmiş olup, bu tür rücu davalarında sigorta şirketleri yönünden faiz başlangıcına karşılık gelen temerrüt tarihinin belirlenmesi gerekmektedir. Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında; somut olayda, sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinin belirlenerek, poliçeyle sınırlı şekilde faiz başlangıç tarihinin açıkça gösterilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. 4-14.10.2010 günü gerçekleşen iş kazasında hayatını kaybeden sigortalının, hak sahiplerine bağlanan gelir nedeniyle uğranılan davacı Kurum zararının davalıdan rücuan alınmasına ilişkin davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin ilk fıkrasında, iş kazası, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği belirtilmiş olmakla, anlaşılacağı üzere işverenin rücu alacağından sorumluluğu belirlenirken, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerekmektedir. Bu tür davalarda gerçek zarar hesabı tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılmalıdır. Sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmiş ise bedensel zarar hesabı, ölümü halinde destekten yoksun kalma tazminatı (Borçlar Kanununun 45-46, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 54- 55. maddeleri) hesabı dikkate alınmalıdır. Gerçek zarar hesaplanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, destek görenlerin gelirden alacakları pay oranları, eşin evlenme olasılığı, gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerekir. Gerçek zarar miktarı; işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Sigortalı veya hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvelleri ile saptanmakta ise de; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmalarıyla “TRH2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunun 2012/32 sayılı Genelgesiyle de ilk peşin sermaye değerlerinin hesabında anılan tablolarının uygulanmasına geçilmiştir. Gerçek zarar hesabı özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde esas alınması gerekecektir. İşçinin 60 yaşına kadar aktif dönemde günlük net geliri üzerinden, 60 yaşından sonra bakiye ömrü kadar pasif dönemde asgari ücret üzerinden, her yıl için ayrı ayrı hesaplama yapılacağı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. İşçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanmakta, bilinmeyen dönemdeki kazancı ise; önceki uygulamalarda yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulmakta idi. Tazminatların peşin olarak hesaplanması, buna karşılık gelirin taksit taksit elde edilmesi, bu nedenle peşin belirlenen tazminatın her taksitte ödenen kısmın bakiyesinden faiz geliri elde edileceğinden sermayeye ekleneceği nazara alınarak, tazminata esas gelire artırım ve iskonto uygulanmaktadır. Peşin sermayeden elde edilecek yarar reel faiz kadardır. Buna göre önceki uygulamalardaki gibi %10 artırım ve iskonto oranı yerine, enflasyon dışlanarak, değişen ekonomik koşullar ve reel faiz oranları nazara alınıp, Sosyal Güvenlik Kurumu ilk peşin sermaye değeri hesaplamalarına paralel olarak %5 oranının uygulanması hakkaniyete uygun olacaktır. Gerçek zarar hesaplanması yönteminde, hak sahibinin bakiye ömür süresi daha uzun olsa bile, destek süresi, işçinin bakiye ömrü ile sınırlıdır. Önceki hesap yöntemlerinde, kız çocuklarının bakım ihtiyaçları, evlenme çağlarının kural olarak kentlerde geldiği kabul olunan 22 yaşla, köylerde ise 18 yaşla sınırlı tutulması gereği varsayımsal olarak kabul olunmakta idi. Kız çocuklarının evlenme yaşlarının, aile bağlarına, sosyal ve ekonomik durumuna, ülke şartlarına ve yörenin töresel koşullarına göre değişiklik arz ettiği gözetildiğinde, Türkiye İstatistik Kurumunca bölgelere göre düzenlenen evlenme yaşı istatistiklerinden yararlanılarak belirlenmesi tazminat hesap ilkelerine daha uygun olacaktır. Erkek çocuklar için 18 yaşla, orta öğretim halinde 20 yaşla, yüksek öğretim halinde 25 yaşla sınırlı tutulması gerekir. Ancak çocukların içinde bulundukları koşullara göre, yükseköğrenim görebileceklerinin kabulünün gerektiği hallerde 25 yaşına kadar destekten yararlandırılmalarının gerekeceği kabul olunmalıdır. Eş yönünden ise, evlenme ihtimalinin TÜİK verileri gözetilmek suretiyle hesaplanması gerekmektedir. Öte yandan hak sahiplerine aylık bağlanmamış ise pasif devre zarar hesabı gözetilmelidir. Somut olayda; gerçek zarar hesabının, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde yapılmak suretiyle teselsül sorumluluğunun belirlenmesi gerekirken, gerçek zarar hesabı yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilmeksizin, eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O hâlde, davalılardan ... İnş. A.Ş., ... Çevre Sağlığı San. Ltd. Şti. ve ... Sigorta A.Ş. vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... İnş. A.Ş., ... Çevre Sağlığı San. Ltd. Şti. ve ... Sigorta A.Ş.'ye iadesine, 18/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

ÖLENİN ANNE BABASINA PAY AYRILMASI

Esas : 2019/3463 Karar : 2020/4313 Tarih : 02.07.2020 MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki, trafik kazası nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyizedilmekle, dosyaincelendi, gereği düşünüldü: -K A R A RDavacı vekili; müvekkillerinin desteği ...'in sevk veidaresindeki davalı ... şirketinesigortalı araç ilesürücü ... sevk veidaresindeki aracın karıştığı kaza sonucunda destek ...'in vefat ettiğini, müvekkillerinin adına davalı ... şirketine tazminat başvurusunda bulunulduğunu, ancak davalı şirketçe tazminat başvurusunun reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 25/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte; ... için 100,00 TL, ... için 100,00 TL, ... ve ... için ayrı ayrı 100,00 TL olmak üzere toplam 400,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasındatalebiniyükseltmiştir. Davalı davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece davanın ıslah edilen miktarlar da gözetilerek kabulü ile davacı ... için 72.626,05 TL, davacı ... için 5.603,40 TL, davacı ... için 2.160,06 TL, davacı ... için 9.280,48 TL'nin davatarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak adı geçen davacılara ödenmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyizedilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddinekarar vermek gerekmiştir. Davatrafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemineilişkindir. Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında, destek payları doğru belirlenerek, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış/sağlayacak olduğu yardımın miktarı da doğru şekilde hesaplanmalıdır. Somut olayda, dava desteğin eş ve çocukları tarafından açılmış olup hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda müteveffanın annesine destek payı ayrılmadan hesaplama yapılmıştır. Oysaki müteveffaya ait nüfus kayıtları incelendiğinde, desteğin annesinin de sağ olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, bilirkişiden ek rapor alınarak, desteğin annesinin de hayatta olduğu gözetilmek suretiyle destek paylarının yeniden değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekildekarar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'ne geri verilmesine 02/07/2020 gününde oybirliğiylekarar verildi.

İŞ MAHKEMESİ SİGORTA ÖDEMESİ HESAPLAMA

Esas : 2017/2454 Karar : 2019/1114 Tarih : 19.02.2019 MAHKEMESİ:İş Mahkemesi TÜRK MİLLETİ ADINA Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 148.833.92 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davacı vekilince duruşmasız, davalılardan ...İnşa San.Tic.A.Ş. .le ... Kılavuzluk Ve Römorkaj Hiz.İnş. San.Tic.A.Ş. vekillerince de duruşmalı olarak istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 19/02/2019 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan ... İnşa San.Tic.A.Ş. ile ...Kılavuzluk Ve Römorkaj Hiz.İnş. San.Tic.A.Ş. vekili Avukat ... ile davacılar vekili Avukat ... geldiler. Diğer davalıadınakims gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği konuşulup düşünüldü veaşağıdakikarar verildi. K A R A R Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davacılar vekili ile davalı ... İnşa San Tic. AŞ. ve Davalı... Kılavuzluk Römorkaj Hiz. İnş. Tic. A.Ş.vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddinekarar verilmiştir. Dava sigortalının iş kazasından vefatı nedeniyle eşi ile anne, babası ve kardeşlerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemineilişkindir. Mahkemece, davacı eş lehine 80.833,92 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi, davacı anne ve babanın her biri lehine 10.000,00 TL ve davacıkardeşlerin her biri lehine 4.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 28/10/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilinekarar verilmiştir. Dosya kapsamına göre sigortalının 28/10/2009 günü davalı ... Gemi İnş.San.Tic.Ltd.Şti nin çalışanı olarak diğer davalı ... İnş.Tic.A.Ş’ne ait tersanede Davalı ...Kılavuzluk Römorkaj Hiz. İnş. Tic. A.Ş. tarafından inşa edilmekte olan kimyasal tanker gemisinin taşlama işini yapmak üzere çıktığı iskelede bastığı ızgaranın yerinden oynaması ile dengesini kaybettiği, aşağıya düşerek yaralandığı, kaldırıldığı hastanede tedavisi devam ederken 03.01.2010 tarihinde vefat ettiği, iş kazasının gerçekleşmesinde Davalı ... Şirketinin %30, Davalı ...Şirketinin %30 Davalı ... Şirketinin %30 oranında ve kazalı sigortalının %10 oranında kusurunun olduğunun kabul edildiği, Davalı ... Şirketi tarafından dava harici ... Sigorta Şirketine yaptırılan Gruo Ferdi Kaza Sigortası kapsamında 18/08/2010 tarihinde sigorta şirketi tarafından ibraname alınmak suretiyle sigortalı varisleri olarak davacı eşe 50.000,00 TL davacı anne ve babaya ayrı ayrı 25.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL ödemede bulunduğu, hükme esas hesap raporunda davacı eşin maddi tazminatalacağından sigortaşirketi tarafından yapılan ödemenin tenziledilmediğianlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, davalı işverenin yaptırmış olduğu grup ferdi kaza sigorta poliçesi nedeniyle ödenen tutarın hesaplanan maddi tazminat miktarlarından tenzil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ileifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veyatazminattan indirilemez.”hükmüneyer verilmiştir.Primlerin işveren tarafından ödenmesi halinde, işverenin, grup ferdi kaza sigortasını, iş yerinde meydana gelebilecek ölüm, geçici ve sürekli işgöremezlik sonuçlarını doğuran olaylardan dolayı ödemek zorunda kalabileceği maddi ve manevi tazminat tutarlarını poliçede belirtilen miktar ve süre zarfında teminat altına alma amacıyla yaptırdığı, giderek bu tür poliçe nedeniyle sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin de ifaya yönelik olduğu kabul edilmelidir.O halde mahkemece yapılacak iş, davacı eşe sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak davacı eşin gerçek zararını saptamak, davacı eşe yapılan ödemenin gerçek zararını hangi oranda karşıladığını belirlemek, usuli kazanılmış hak çerçevesinde hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda tespit edilen maddi zarar tutarlarından bu oranda indirim yapmak, dahasonrakalan miktara hükmetmek gerekirken yazılı şekildekarar verilmesi isabetsiz olmuştur. Manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının inclenmesinde, bilindiği üzere gerek mülga 818 sayılı B.K.'nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesi hükmüne göre Hakim, ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir. Hakimin manevi zarar adı ile ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin Duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri dekarar yerinde objektif ölçülere göreisabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de; hükmedilen tutarın uğranılan manevi zararla orantılı, duyulan üzüntüyü hafifletici olması gerekir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal veekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdiredilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23.6.2004, 13/291-370) Bu ilkeler gözetildiğinde, davacı kardeşler lehine takdir edilen manevi tazminat miktarı yerindedir. Ancak davacı eş lehine takdir edilen 40.000,00 TL manevi tazminat ile anne ve baba lehine takdir edilen 10.000,00 TL manevi tazminatın az olduğu açıktır. Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davacılar vekili ile davalılardan ...İnşa San Tic. AŞ. ve Davalı ... Kılavuzluk Römorkaj Hiz. İnş. Tic. A.Ş.vekillerinin bu yönleriamaçlayan temyiz itirazlarıkabuledilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA,Davacılar ile temyiz eden davalılar yararına takdir edilen 2.037,00TL duruşma Avukatlık parasının karşılıklı olarak birbirlerine yükletilmesine, temyiz harcının istek halindetemyizeden taraflaraiadesine, 19/02/2019 gününde oybirliğiylekarar verildi.

İÇİŞLERİ RÜCU DAVASI OLAY GÜNÜ HESAPLAMA

Esas : 2018/211 Karar : 2020/1266 Tarih : 11.03.2020 HAKSIZEYLEM SONUCU YARALANANAÖDENEN TAZMİNATIN RÜCUEN TAHSİLİ İSTEMİ ( 2330 s. NTABK m. 1 , 3 ) ÖZET Dava, haksız eylem sonucu yaralanan dava dışı kamu görevlisine 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince ödenen tazminatın, haksız eylem sorumlusu olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Dava 2330 sayılı yasa kapsamında rücuen tazminat istemine ilişkindir. Haksız eylem sonucu oluşan zarar olay gününde gerçekleşmiş olduğundan, davalının sorumlu tutulacağı tazminat miktarı da olay günündeki verilere göre belirlenmelidir. 2330 sayılı Kanun’un 3. maddesinde yaralanan görevliye ödenecek tazminatın karar günündeki en yüksek Devlet memuru aylığı esas alınarak hesaplanacağı belirtilmekte ise de, buna göre hesaplanıp ödenen nakdi tazminatın tamamı davalıdan rücu edilemez. Davacı idarenin, davalıdan kaynaklanmayan nedenlerle daha geç nakdi tazminat ödemesi, bu yüzden artan tazminat miktarından davalının sorumlu olmasını gerektirmez. Şu durumda mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davalının sorumluluğunun olay günündeki verilere ve bu bağlamda olay günündeki katsayılara göre yaptırılacak hesaplama doğrultusunda belirlenmesi gerekir. MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı İçişleri Bakanlığına izafeten ... Muhakemat Müdürlüğü vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 05/03/2010 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16/12/2011 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davalı asıl tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosyaiçerisindekikağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir. 2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız eylem sonucu yaralanan dava dışı kamu görevlisine 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince ödenen tazminatın, haksız eylem sorumlusu olan davalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyizedilmiştir. Davacı kurum vekili; 24/07/2005 tarihinde, davalının darp etmesi sonucu davadışı polis memurunun yaralandığını, bu nedenle 2330 sayılı Kanun kapsamında yaralanan polis memuruna nakdi tazminat ödendiğini belirterek ödenen miktarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsili isteminde bulunmuştur. Davalı tarafa davatebliğ edilmiş olup, cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece, yapılan ceza yargılamasında davalının davaya konu polis memuruna karşı işlediği fiil nedeniyle hüküm giydiği ve davacı kurum tarafından anılan Kanun kapsamında yaralanan polis memuruna ödemeyapıldığı gerekçesiyle davanın kabulünekarar verilmiştir Dava 2330 sayılı yasa kapsamında rücuen tazminat istemine ilişkindir. Dava konusu tazminat miktarının belirlendiği ...Emniyet Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonunun 08/12/2009 günlü ve 2009/1156 sayılı kararından, zararın nakdi tazminat karar tarihindeki en yüksek devlet memuru brüt aylığının (ek gösterge dahil) yüz katı üzerinden, davadışı polis memurunun iş ve gücünden kaldığı gün sayısına göre hesaplandığı ve buna göre ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Oysa zarar, haksız eylemin meydana geldiği 24/07/2005 tarihinde gerçekleşmiştir. Haksız eylem sonucu oluşan zarar olay gününde gerçekleşmiş olduğundan, davalının sorumlu tutulacağı tazminat miktarı da olay günündeki verilere göre belirlenmelidir. 2330 sayılı Kanun’un 3. maddesinde yaralanan görevliye ödenecek tazminatın karar günündeki en yüksek Devlet memuru aylığı esas alınarak hesaplanacağı belirtilmekteise de, buna göre hesaplanıp ödenen nakdi tazminatın tamamı davalıdan rücu edilemez. Davacı idarenin, davalıdan kaynaklanmayan nedenlerle daha geç nakdi tazminat ödemesi, bu yüzden artan tazminat miktarından davalının sorumlu olmasını gerektirmez. Şu durumda mahkemeceaçıklanan olgular gözetilerek, davalının sorumluluğunun olay günündeki verilere ve bu bağlamda olay günündeki katsayılara göre yaptırılacak hesaplama doğrultusunda belirlenmesi gerekirken, mahkemece karar tarihindeki veriler esas alınarak hesaplanan miktarın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir. SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerlereddineve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11.03.2020 gününde oy birliğiylekarar verildi.

EV HANIMI OLAN ANNEDEN YETİŞTİRME GİDERİ DÜŞÜLMESİ

Esas : 2018/5268 Karar : 2020/3840 Tarih : 23.06.2020 MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyaincelendi, gereği düşünüldü: -K A R A RDavacılar vekili; 08.01.2011 günü davalı tarafa ait araç sürücüsünün kusurlu hareketi nedeniyle meydana gelen kazada davacıların oğlunun vefat ettiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının ve cenaze giderinin sigortacı yönünden temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 22.09.2017 tarihli bedel artırım dilekçesi ile dava değerini 11.038,53 TL'yeyükseltmiştir. Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur. Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyulmasına karar verilerek toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın ıslah talebi de dikkate alınarak kabulüne, davacı baba için 5.249,77 TL, davacı anne için 5.788,76 TL bakiye destekten yoksun kalma tazminatının ve 1.678,75 TL defin masrafının davalıdan tahsiline, bu miktara 08/06/2012 temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, davalının sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı tutulmasına, karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyizedilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalmatazminatı istemineilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 185. madde hükmü gereğince, anne-baba birlikte çocukların bakımından sorumludur, aynı Yasa'nın 327. maddesinde ise “Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır” denilmektedir. Her babanın veannenin çocuğunu belli bir yaşa kadar büyütmek, yetiştirmek ödevi olup çocuğun ölümü nedeni ile artık yapılması gerekmeyecek yetiştirme giderlerinin belirlenecek destekten yoksun kalmatazminatından düşülmesi gerekmektedir. Daireilkelerine göre; anneçalışmıyorsasadece babadan yetiştirme gideri düşülmesi gerekmektedir. Somut olayda dosya kapsamından davacı annenin çalışmadığı anlaşılmaktadır. 11.09.2017 tarihli hesap bilirkişisi raporunda anne ve babadan ayrı ayrı %2,5 olmak üzere yetiştirme gideri düşülmüş mahkemece bu rapora göre karar verilmiştir.Mahkemece Ev hanımı olan anneden yetiştirme gideri düşülmemesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 23/06/2020 gününde oybirliğiylekarar verildi.

EŞ, ÇOCUKLU, ANNE VE BABAYA PAY VE BABAYA PAY AYRILMASI

Esas : 2018/6111 Karar : 2020/6060 Tarih : 22.10.2020 MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyizedilmesi üzerine dosyaincelendi gereği düşünüldü: -K A R A RDavacı vekili, müvekkilinin desteğinin davalıya trafik sigortalı aracın sürücüsü iken gerçekleşen kazada öldüğünü açıklayıp 1.000,00 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, bozmailamı, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulü ile 77.654,44 TL'nin tahsilinekarar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyizedilmiştir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, bozmaya uyularak verilen mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemineilişkindir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 186.maddesi gereğince “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamakamacıylaiki tarafı daveteder. Taraflaraçıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün vesaatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirdeyokluklarında hüküm verileceği hususu daihtar edilir. Sözlü yargılama aşamasında ne yapılacağı, ikinci fıkrada düzenlenmiş olup, buna göre mahkeme, taraflara son sözlerini soracak, tarafların son değerlendirmelerinden sonra yargılamayı sona erdiren hükmünü verecektir. Somut olayda, mahkemece tahkikat aşaması bittikten sonra sözlü yargılama ve hüküm için taraflara usulüne uygun davetiye tebliğ edilmeden karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasınakarar vermek gerekmiştir. Kabule göre de; a-)Gerek öğretideve gerekse uygulamada tazminat hesabında bir yıl 360 olarak kabul edilmekte olup bu hesaplama tarzı ayların fiili sayılarına göre değil, her ayın 30 gün olarak kabul edilmiş olması esasına dayanmaktadır. Bu nedenle mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bir ayın 31 gün ve bir yılın 365 gün olarakesas alınması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. b-)Eş, çocuklar ile anne ve babanın desteklenen olduğu durumlarda destek paylarını belirlerken desteğin gelirinin bir miktarını kedisine bir miktarını eşine, bir miktarını çocuklarına bir miktarına da anne ve babasınaayıracağıkabuledilmektedir. Trafik kazası sonucu destek ölmeseydianave babasına destek olacağı, onlara da pay ayıracağı varsayılır. Eş ve çocuklar ile ana ve babaya pay verildiği durumda desteğe 2, eşe 2, çocuklar ile ana ve babaya 1’er pay verilerek bu payların desteğin tüm gelirine oranlanarak bulunacak sonuca göre destek tazminatları belirlenmelidir. Örneğin eş ve iki çocukla birlikte ana ve babanın destekten yoksun kalma payları desteğe 2, eşe 2, çocuklar ileanave babanın her birine 1’er pay verildiğindetoplamı 8 pay olacaktır. Desteğin geliri 100 kabul edildiğinde 100/8x2=%25 pay eşin destek payı, 100/8x1= %12.5 her bir çocuk ile ana ve babanın destek pay oranlarına göre destek tazminatı hesaplanmalıdır. Destekten çıkan çocukların payları eş ve çocuklara dağıtılacak ana ve babaya verilmeyecektir. Ancak ana veya babadan biri destekten çıktığındaçıkanın payı diğerineverilecektir. Somut olayda mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda desteğe ve davacıya pay ayrılarak hesaplamayapılmıştır. Davalı vekilinceanılan raporaitirazedilmiş, desteğin anne-babası hayattaise onlara da pay ayrılması gerektiği savunulmuştur. Dosya kapsamındaki nüfus kayıt örneğinden desteğin annebabasının sağ olup olmadığı anlaşılmamaktadır. Ancak desteğin anne-babasının sağ olması halinde onların da destekten yoksun kalma tazminatı almaya hakları bulunduğundan onlara da pay ayrılacağı ve davacıya ayrılan pay oranları düşeceğinden mahkemece desteğin anne-babasının sağ olup olmadıklarının araştırılarak, sağ olduklarının tespiti halinde onlara da 1'er pay ayrılmak sureti ilevetemyiz edenin sıfatına görekazanılmış haklar gözetilerek (tazminat hesabındaesas alınacakasgari ücret miktarı, işleyecek dönem başlangıç tarihleri gibi hususlarda hükme esas alınan bilirkişi raporundaki veriler kullanılmak suretiyle) hesap bilirkişisinden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2), (2-a),(2-b) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 22/10/2020 gününde oybirliğiylekarar verildi.